Cuma

Dur... Dinlen... Sil... Yeniden Yaz...

Pof! pof! pof!...
Ne zaman çekirdek yesem böyle oluyor!
Neyse, 1 ay sonra yeniden burdayım :) 6 kasım'a nazaran daha iyiyim tabi, önce deneyimin sonucunu açıklayayım... Birşeyler düzeldi gibi :) iyi yani... Çenemi kullanmadığım zamanlar insan ve çevre sağlığına daha yararlı olduğum kesin...

Bu gece canım erkeklere ve dengesizliklerine! :) değil de...
Kadınlara dalaşmak istiyor? Nasıl?
E iyi.. Başlayalım o zaman...
Hangisinden başlayalım?
Depresif kadınlar?
Takıntılı kadınlar?
Kontrol delisi kadınlar?
Aptal'a yatan kadınlar?
Sadakatsiz kadınlar?

Ya da erkeksiz kalamayan sürekli hayatlarında biri olsun isteyen şu kadınlardan bahsedeyim..!

Bu aralar çoğaldılar mı ne?
Yada benim gözüme batıyor fazla fazla bilmiyorum...
Biri bitmeden biri başlayan ilişkiler, daha bitişin 7'si geçmeden diğeri ile başlayan ve adına "aşk" denilen acaiplikler işte, "acaip" tanımlamasından başka söyleyecek söz bulamadım da... Ondan... ;)

Aslında suç kadınlar da değil, modern yaşam biçimi dediğimiz şu saçmalık da, modern yaşamdan anladığımız ne bilmiyorum fakat bu yaşam biçimi kadının geleneksel kodlamasını yıktı. Kadın artık beyaz atlı prensini beklemiyor, bekleyerek vakit kaybedeceğini düşünüp, "çivi çiviyi söker" sözünü hayat felsefesi edinerek her biten ilişkiyi, fazla geç olmadan yeni bir erkekle ikame ediyor.

Postmodern hayat, hayal kırıklığı yaratan ilişkiler, her bitenin ardına bakmadan yenisini bulmayı gerekli hale getirir oldu... Ne tuhaf... İnsanın yüreğini dinlendirmeden, biraz beklemeden, tanımadan, elemeden, daha dün "ona aşığım" derken pat! diye başkasına aşık olabilmesini çok fazla algılayabildiğim söylenemez...

E daha 4 gün önce boğulacak gibi ağlıyordun!!

Yine de alışacağız demeyeceğim, bu duruma alışmak istemiyorum...

Şimdiler de gördüğüm kadarıyla kadında kendini geri çekme, bir süre rahat ve sakin takılma, içine dönme, ruhunu yıkama, tazelenme, gelecek erkeği sakin sakin bekleme duygusu kayboldu... Her giden ya da gidilen erkeğin arkasından çok beklemeden yenisi devreye sokulmakta, hayal kırıklığı yaşanmadan, yenisinden medet umulmakta, “belki bu olur” duygusuyla rulet masasına hayat yatırılmakta sanki...

Doğru, bir eski ilişki, ancak daha doğru, daha mükemmel gelen yeni bir ilişkiyle defterden silinip süprülür...

Ancak yeni ilişkinin eskisinden iyi olması için, kadının bir süre kafasını etraftan kaldırması, içine dönmesi, sakinliğini hissetmesi, kendisini yenilemesiyle mümkün... Bence...

Kendisini yenilemeyen kadın, yeni bir ilişkiyi yaşayamaz...

Yeni bir ilişki yeni olan iki insanın ilişkisidir... Yeni olan insanı hissedebilmek için, kadının da kendisini yenilemesi, eskimemiş olması şarttır...

Aksi halde yeni bir erkek gelip yeni bir şeyler vaad etse bile, o yeniyi alabilecek, hazmedebilecek, onu yeşertebilecek bir kadın olmayacak, o hala kendi içerisinde eski çiviyi sökmekle meşgul olacaktır.!

Her erkekle yaşanan ve biten bir ilişki, kadından bir şeyler daha alıp götürüyor, Umutlar bir kez daha yıkılıyor, hayaller biraz daha kırılıp, anlaşılma özlemi biraz daha kırpılıyor ve aşkı yaşama duygusu biraz daha kesiliyor...
Bu yüzden durun bir süre..! Rica ediyorum... :)

Ne kadar çok her zaman o kadar iyi değildir...

Ne kadar çok, bazen o kadar çok hayal kırıklığı anlamına gelir...

Her hayal kırıklığı bir sonraki için, umutsuzluktur, her denenen ise bir sonrakinden alır götürür...

Her giden erkek, bir sonraki gelen için yüktür... Ve kadın aslında yaşadığı ilişkilerin fazlalığından değil, tazeliğinden güç alır...

Çünkü kadının yıpranmışlığı, yaşanan hayal kırıklıklarıyla orantılıdır...

Bu yüzden fazla yıpranmamak için, biten bir ilişkinin ardından bir süre kendine dönmek, ruhunun sesini dinlemek, biraz değişmek, tazelenmek ve beklemek gerekiyor sanırım...

Kadın tazelendikçe, güçlendikçe ve olgunlaştıkça daha da güzelleşir... Bir de bunu görebilsek, görmeyenlere gösterebilsek herşey ne kadar yolunda gidecek...

Dur... Dinlen... Sil... Yeniden Yaz...

Yine sıkıldım... Ben baya dinlendim galiba...pıffss..:)
Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...