Cumartesi

Alo? Cehennemin Dibi mi? =)

Dümenci dümbük hocadan giriş mi yapsam acaba?
Yoksa gerçekten bir konuya, yada herhangi birine aşık olduğunda neler neler başarabileceğinden mi?

Gazete de, sormuşlar dümenci dümbük hocaya, “hocam 16 yaşındayım, boyu şu kadar, sanırım kız arkadaşım artık bundan keyif almıyor zaten bende eskisi kadar keyif alamıyorum sevgilimle birlikte olmaktan, ne yapmalıyım?” (!!!!!!)

Cevap veriyor dümbük hoca,

“Olur böyle şeyler yavrum, olur sonra düzelir merak etme sen…” diyor, gerisini okumaya tahammül edemiyorum!

“Oğlum sen git önce okulunu oku, zamanla kadınları tanı, büyü, olgunlaş o sırada da büyük adam ol, okullarını bitir de düzgün şeyler yaşa, 10 yaşında mı başladın sevişmeye de “eskisi” kadar diyorsun be eşşşooolueşşşek!” demiyor dümenini kırdığım!
Ama programlara çıkmaya, hariçten gazel okumaya gelince de yeni nesli yerden yere vuruyor… Üzgünüm fakat yeni neslin tabiatını bozan siz ve sizin gibi, saçları döküldükten sonra açık kalan gözeneklerden içeriye doğru soğuk alan şarlatanlar..! Be adam oraya yazdıklarını milyonlarca kişi okuyor, madem böyle yol gösterme gibi bir gücün var insan gibi kullansana! Düzgün kullansana! Yok… Cehennemin dibine git düdük hoca... Gönderdim seni oraya, daha da okumam...!

Neyse sabah sabah şaşkınlıkla okudum yazılanları, verilen cevapları ve acıdım ülkemin bunları okuyup bir de üstüne ciddiye alan belirli bir kesimine… Bunları okudukça aşk denilen o kavramı sadece cinsellikten ibaretmiş sananlar var elbet, halbuki kişiden kişiye değişiklik gösteriyor aşk… Görmeden, duymadan yada sadece arkadaşça görüşmeler adı altında birini aylarca bekleyebiliyorsun. Aşık olabiliyorsun, beraber olmaya başladığınızda illa dibine kadar dokunman gerekmiyor ona, senin olduğunu bilmen de yetiyor dimi? Günde bir yada iki defa sesini duyman, yanında olduğunda en fazla elini tutman da yetiyor… Çok da güzel oluyor işin tuhafı, çünkü bilinmeyen güzeldir, daha keşfedilmemiş olan, zor olan her şeyden daha güzeldir. Daha başından her haltı yaşadığın da sıkılmalar, ayrılıklar da çoğu zaman beraberinde geliyor maalesef… Ve bazen aşk’ın dünya tarihinde devrimlere, icatlara, inanılmaz efsanelere dönüşebiliyor… Günümüzde efsaneleşmek “Metro Mecnunlar ve Tiki Leyla’lar” sayesinde zor olsa da 10 Mart 1876 tarihinde, aşkı uğruna zamanın en büyük buluşlarından birini yapan Alexander Graham Bell’in hikayesi oldukça hoşuma gitmişti.

10 Mart 1876’da Alexander Graham Bell ilk telefon hattını sevgilisi, Allessandra Lolita Oswaldo’nun evine çekmişti. Dolayısıyla Graham Bell’in atölyesinde telefon her çaldığında arayan sevgilisi Allesandra’dan başkası olamazdı. Büyük mucit telefonu her açtığında arayandan emin olduğu için “Allesandra Lolita Oswaldo” diyordu; fakat hatun bu arama işini abartıp her dakika aramaya başlayınca, Bell zaman kaybetmemek için her açışında “Allesandra Lolita Oswaldo” demek yerine, bu ismi kısaltarak sadece “ALO” diye karşılık vermeye başladı. Kendini çalışmalarına öyle kaptırdı ki Bell, Allesandra ile eskisi kadar ilgilenemiyordu. Kız bu ilgisizliğe tahammül edemedi ve Bell’i terk etti. Bu arada Bell’in çalışmaları olumlu sonuç vermiş ve başka insanlar da evlerine, işyerlerine telefon bağlatmaya başlamışlardı. Yine bir gün telefon çaldı ve mucit telefonu “Alo” diyerek açtığında başkası ile karşılaşınca Allesandra’yı kaybettiğini anladı. O günden sonra telefonu hep “ALO” diye açtı, belki arayan sevdiği kadındır diye ama o kadın onu bir daha hiç aramadı. Graham Bell’in telefonu alo diyerek açmasını telefonla konuşma adabı zanneden kullanıcılar da artık telefonu alo diye açıyorlardı.

Allesandra ise zamanın da sevdiği adamın arkasında durarak ona destek olmadığı ve başarıları ile sevineceği yerde sırf bencilliğinden çekip gittiği için hep mutsuz oldu çünkü kimse onu Bell gibi sevmedi, onun için bir daha dünya tarihinin en iyi buluşlarından birini yapabilecek biri karşısına çıkmadı. Ötesinde ne olduğunu bilinmiyor ama Allesandra cehennemin dibine erken gittiğinden kendisi için “ALO” denildiğini hiçbir zaman bilmemiştir. Ayrıca eminim kendisi de telefonu “Alo” diyerek açardı şuursuz… =)

Aşkını düzgün kullanabilirsen bilim adamı bile olursun, yeter ki aşık olduğun kişi senin başarıların ile gurur duyabilecek kadar komplekssiz ve sevinçlerinde en az senin kadar sevinebilecek kadar seni seviyor olsun. Mesela böyle giderse ben yazar olacağım… Yani umarım… =)

Ha karşında ki adam sen bir şeyleri başarmaya kalktığında seni desteklemiyorsa, başarıların ile gurur duymuyor, hevesini ve moralini yok ediyor, başarına tahammül edemiyorsa diyecek çok bir şey yok. Cehennemin dibine olsun yolu...Çiçekli böcekli olsuuuunnn... Açık olsuuunn...

İşte böyle… Seveceksen adam gibi sev, kendinmiş gibi sev, kötüsünde de, iyisinde de sev derim arkadaş… Sevdikte ne oldu?! Deme, gerzeklik etme! beş parmağın beşi de bir değil… Ayrıca bu yazdıklarım çok klasik geliyor olabilir ama içtiğim su da klasik, yüzyıllardır hiç değişmedi ne yapayım…

Görüşürüzz… =)
Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...