Çarşamba

İyi Bir Haberim Var!!

İyi bir haberim var! Yalnız değilsiniz...
Herkes kötü! Herkes sıkıntıda. Herkes bunaldı.
En mutlu gözükenin bile mutlaka bir sorunu var bugünlerde.
Bugünlerde devletin bile başı dertte, kendisiyle!
Ayrıca sıcak! Çok sıcak!
Acaba tüm sorunlar küresel ısınmayla mı bağlantılı?
Bu sıcaklar mı gevşetiyor vidaları?
Sıcaklık artışlarıyla bağlantılı olabilir mi sinir katsayısının artması?

İnsanın kendini anlatması ne kadar zor işmiş...
Yada ben hayatımda ilk defa bu kadar zorlandım...
Yoruldum... Kelimelerim bitti... İlk defa...
Öylesine sakince anlatmaya başlayıp, bir türlü anlaşılamayınca ve sinirden çıldıracak hale gelipte kalp kırmamak için fren yapmak zorunda kalınca da ağlıyormuşum ben!
Her halta ağlıyormuşum! ve ağlamama sinir olunuyormuş...
Dedim ya kelimelerim bitti, ne desem boş ve ben nasıl halsizim...
Her halta ağlamıyorum aslında, belki sinirlerim laçka olmuştur, belki bu sıralar sürekli damarıma basıla basıla hassaslaşmışımdır... Belki çok üst üste gelmiştir...

Belki sevdiğimdendir... O içimdeki sevginin bazı tavırları, bazı sözleri haketmediğine olan inancımdan dolayı, hayal kırıklığına uğradığımdandır...Karşımdakinin kalbini kırmak istemeyip de, susmak zorunda kalınca, hiç birşey yapamadığım zaman bi anda doluveriyordur gözlerim...
Keşke elimde olsaydı, asla belli etmezdim...
Özür dilemeli miyim?

Kavga etmeden, sakince, tatlı dille derdimi anlatabilmeyi özledim...
Sakince dinlenmeyi, dertleşebilmeyi özledim...
Neden değişir ki bazı şeyler zamanla...?
Neden savunmalar bile daha kırıcı, kelimeler daha sivri olur...

"Ben hep buydum..."
Değildin diyemedim...
Bu kadar incitici değildin diyemedim, çünkü fırsat kalmadı...

Pes etmeyi, edenleri sevmiyorum.
Neyi istediğimi bildim bugüne kadar.
Neyi, kimi, nasıl beklediğimi de hiç unutmadım...
Zaten hala, her "geliyorum" dediğinde elime,
ayağıma gelen titremeden dolayı fırsat kalmıyor unutmaya...
Gerçi her ne kadar bazılarına eskide takılıp kalmak gibi gelse de, çok ipucu saklıyor “eski”. “Unutmalı!” diyenler bana kızacak olsa da “asla unutmamalı!” diyenlerdenim. Daha önce neleri aştıklarını ve neleri sabrederek kazandıklarını unutmayanlardır kolay kolay pes etmeyenler...

Etmem bende! Kimi sevmişim bugüne kadar böylesine...

Düşüp dizlerini kanatan çocuklar ağlar dimi? Ama çocukları canlarının acısından çok “geçecek mi” korkusu ağlatır. Ne kadar ilaç sürerseniz sürün, en iyi ilaç “geçecek!” demektir ağlayan çocuğa. Ve geçer... Hep geçer...

Bilmediğimiz, daha önce hiç kanamayan yaralar alıyoruz son günlerde. Kızsak bile bu da hayat aslında. Yaralarımız da yaşama dair. Her anı kahkahalarla geçireceğiz diye anlaşmamıştık zaten, asıl şimdi, şu zor zaman da belli olacak gerçek olup olmadığımız...

Sinirler harap, sorunlar tonla, bazılarının bizimle alakası olmasa da birbirimizden çıkarıyoruz sanırım acısını... Ama eminim bu zaman geçtiğinde, bitmediğimizin ve kolay kolay bitmeyeceğimizin işareti olarak kalıcak aldığımız yaraların izleri... Olsun...
Bizde herşey gibi, herkes gibi, şu engebeli yolu bitirip düze çıktığımızda, yara izlerimize bakıp dalga geçerek hatırlarız bugünleri...

Umarım...

Bu arada son bir not;
İçimden geçenler farklı, davranışlarım farklı değil benim, hele hele olgun sevgiliyi hiç oynamıyorum, öyle bir çabamda yok... Özüm kaba da, kibar olmak için de çaba sarf etmiyorum... Sadece o an nasıl içimden geliyorsa öyle davranıyorum.
Bu kadar şeffafken iki yüzlü gibi algılanmanın yarattığı kırgınlık paha biçilemezdi...

Yara aldığım konuyu kapatmaya ve kendi hayatımıza bakmaya karar verdiğim, bunun için kendimi çok fazla dinlememeye çalıştığım, sadece yanında ve huzurlu olmak istediğim zamanlar da benzer konularla, şaka mayetli üzerime gelinince, kapatmaya ve yok saymaya çalıştıklarım birbir ayaklanıyor!
Tüm patlamam, öylesine bir şakayı bu kadar abartmam bu sebeptendi...
Dedim ya, ilk defa kendimi anlatmakta bu kadar zorlandım...
Ve 8 aydır ilk defa bu kadar kırıldım...
Fazla birşey istemiyorum aslında, çok halsizim...

Öyle işte, yazmasam da olurdu bu yazıyı. Rengim belli, tepkim belli. Lüzumu yoktu aslında. Ama yazmazsam boğulucaktım. Çünkü tek susturamadığım şey var benim o da içimden geçenler...

Neyse ne diyordum, tutunuyor işte insan hayata...
Sarılacak, sabretmeye değecek, hele ki kendinden çok sevdiği birileri varsa...
Söz hepimize... Geçecek...
Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...