Cuma

Bazen sıkılıyor be insan... =)

Ooooo...Selamlar...
Nabersiniz yahu? aaaa özlemişiiimm...
Meraklanmaya başladıysanız, yaşıyorum ama iç güveysi bile benden hallice.
Yazamadım bayadır, kilitlenmiş haldeyim ne yapayım, kafamdan geçenlerle savaşmak çok zor oluyor çoğu zaman. Neyse iyiyim bende, büyüyorum falan işte, sancılı geçiyor biraz ama olsun yine de eğlenceli =)

Bak yine aynı şey.Düşünüyorum düşünüyorum bişey gelmiyor.

Böyle kendini sıka sıka yazmak gerçekten zor.. Ama çıkmıyor mübarek !
Ne saçmalasam neeetsem bilemiyorum.
Heh başlıyorum, oracığa,buracığa,şuncuğa,buncuğa,herkesciklere saldırıcam huhuhu!

Geçenlerde bir gazetenin magazin sayfasına denk geldim, seren serengil denen o ne iiiiddüüüü bilmezin bir olayı varmış, haberim yoktu ama o gün çıkan haberi okuyunca işin öncesini merak ettim, girdim google'a az araştırdım. Araştırdıkça hayretlerim bile şaşmadı, o derece iğrendim. Hani evlilik dediğin o "müeessseeesse" kutsaldı arkadaş! Yumruğumu masaya vururum! uyuz oldum! Ne kadar gerzek varsa, bizim ülkemizde adam yerine konuluyor pes de pes!

Neymiş olay dur azıcık bahsedeyim sende yuh de, hatta gerisini bile getir, ben umuma açık yerlerde fazla ileri gidemiyorum malum... =)

Musa demiş kiiii,

Seren göbeğine bez bağladı, photoshopla göbek yaptırdı...
Sonra bebeği kordon dolanmasından öldü diye yalandan ağladı...
Milleti ağlattı...
Zaten parası da yoktu...
Ayrıca takma kirpikleri çıkınca da çirkindi!

E yuh!!!...

Seren'de demiş kiiii,

Musa hırsızdı...
Çocuğunu çöp poşetiyle attı..
Zaten işi de yoktu...
Paramı da yiyordu...

E sana da yuh!!!...

Bunlar ne? Kutsal evliliğin anıları...

Magazin bu yüzden seyretmiyorum işte! Ama insan gazetelerde çarşaf çarşaf görünce okuyor ister istemez. Sonra bir kavga bir kavga kendimle. Onların yüzü kızarmaz, ben alı al moru mor. Üstelik bu magazin haberini takip etmem gerekecek! Çünkü içimde bir merak bir merak. Sıradakileri merak ediyorum. Bundan sonra özellikle Musa bilmem kim ile beraber olacak, o cesur (!) bayanı merak ediyorum...

Koklayarak seçilmiyor ki diye bir savunma var ya, koklayarak seçiliyormuş.
Bilim adamlarının yalancısıyım. Ama hangi kokuya gittiğimiz allah kerim...

Aslında banane! ba-na-ne! bize ne!?

Ama sokuyorlar gözümüze işte.
Yabancı bir maddeye maruz kalan bünyede düşünmeye başlıyor. Ne yapsak, ne yapsak...?

Önce boşanıp sonra evlenelim!
Ya da şöyle bir teklifim var, her evliliğin ilk senesinde bir mahkeme öneriyorum. Çocuk çoluk yapmadan. Şöyle keyifli keyifli bir kavga çıkar ama okkalısından olsun! sonra bir mahkeme aç yaslan arkana arkadaşım,izle bakalım olanları.
Sonra isteyen buyursun barışsın olanlardan memnunsa ya da nerden dönsen kardır hesabı hazır hakim duruyorken karşıda tek celsede dün öpüştüğün bugün yabancı.
Sen sağ ben selamet...
E korkuyor insan haliyle! Bu ne ya!

Aşık oluyoruz...

Elele tutuşuyoruz...

Öpüşüyoruz...

Sarılıyoruz...

Sevişiyoruz....

Arkadaş oluyoruz....

Gün geliyor beraber yalan söylüyoruz...

İnanmadığımız savaşa giriyoruz eşimiz inanıyor diye...

Anne, baba, yol arkadaşı oluyoruz...

İster bir sene, ister on sene...

Hayat arkadaşı oluyoruz...

Peki, nefret edince mi bitiyor evlilikler, beraberlikler?
Yada nefret edilmek umrunda olmayınca mı?


Neyse, şu haberleri okuduktan 3 gün sonra seren'in albüm çıkardığını gördüm, bu durumda kendi reklamını yapmanın haklı gururunu yaşayarak, keyfini çıkaran ve son bir kaç haftaya adını altın harflerle kazıyan serengil'e bir kelimede benden olsun...

Sen eskidin kiiiii, kimse yüzüne bakmaz kiiiiii, na nı na nı na na....

Seren'den sonra kendime geliyorum, öncelikle beni özelden arayıp duran, türlü türlü laflarla ilişkime balta vurma girişimlerinin hepsi sonuçsuz çıkan ama yine de pes etmeyen hırslı manyağa lafım! senin önce azııını burnunu kırıp, sonra saçını başını yolucam arkadaşım bilgin olsun! allah yarattı falan,hikaye...

Neyse, böyle durumların sıkıntılarını uzun sürdürmemeyi öğreneli baya olmuş, yada bunları uzun süre dert ederek hayatımdan ki güzel zamanlardan çalmamayı akıl edecek kadar büyümüşüm ben...yaşasın! =) hemde o telefonlardan sonra elimde profiterolle sevgilimin yanına gidip koskocaman sarılabilecek kadar...yaaaa...canıma değsin!

Aslında ayrılmamız için deliren bu kişinin facebok'una =P bakmayı çok isterdim, eminim o da şimdilerde herkes gibi özlü özlü sözler yazıyordur iletilerine.
Hayır yani dünyaya nam salması an meselesi olan tüm felsefe guruları ve filozoflar arkadaş listemde de, o sebepten...eh böylesine bir kültür patlamasının tam ortasında barınabilen biri olarak, bulunduğum durumun haklı gururunu yaşarken şu anda çoook pislik olduğumuda kabul ediyorum aehihihahehhi =)))

Hele de 14 ile 20 yaş arası, hayatın tüm derdi kederi üzerlerine yığılmış olan ve feleğin çemberinden geçmesine ramak kalanlara hayranım desem yalan olmaz...
Ya aşkları dünyanın en büyük aşkı... Ya dertleri en büyük derdi...
Ya asıyorlar, ya kesiyorlar... bi atarlar, bi giderler... alayına imiş hemide!
Ya da "@" ile başlayan yer bildirimleri, nerdeysen nerdesin, dışarı çıkmışken internete gireceğine ,biraz etrafına bak, oturda iki kelime sohbet et, bi dergi,bi gazete oku kızıaam! 2 gün önce Tunceli'de yine şehit verdik haberin var mı acaba?

İyi ki ben lisedeyken facebook yoktu, açıkçası kimsenin aklımın popoma kaçtığı günlere şahit olmasını istemezdim... zavallı yeni nesil... =P

Peki gelirsek işin ciddi kısmına, büyük büyük kelimeler dolanıyor ya etrafta son zamanlarda. Hani yaşam felsefemiz diye gösterdiğimiz, bizi anlattığına inandığımız için paylaştığımız yada kullandığımız özlü özlü sözler var ya hayatımızda.
Bir yanlışlık yok mu sanki bu işte? Özlü özlü yaşayan bu kadar insan varken dünya cennet olmalıydı. Neden cehennem sorarım size?

eeee mesele büyük konuşmak değel yeğeeen...

Böyle işte, bazen sıkılıyor be insan.
Ondan,bundan,şundan.Hep üst üste geliyor ama napalım.
Yinede camdan dışarı bakıp "istediğin kadar ilerleyebilirsin,bu dünya senin!" diyebilmek...buda olmasa...

Aaaaydin görüşürüz...
Öpücüklerrr...öpücükkler...
Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...