Cuma

Pirinç ile 28.hafta...Aylavyu Vuran Patiler!

Ne kadar uzun olmuş yazmayalı. Selamlar olsun...
Bu yazı biraz uzun olabilir kusura kalmayın :), o kadar çok şey var ki yazacak...
Bugün itibari ile 28. haftada, koca bir göbek, kaburgaya girmiş bir kafa, leğen  kemiğim civarlarında kıpırdanan parmaklar, acıyla karışık gıdıklanma hissi, üçlü sektirmeler şeklinde gelen tekmeler, şişmiş ayaklar, kalçamda nereye oturacağımı şaşırdığım bir siyatik ağrı ve yanan hatta ağzımdan alevler çıkartabileceğim bir mide ile burdayım. Bunlar pek problem değil bir şekilde idare ediyoruz da, hani o bıçakların altına yatıp da, korkudan öldüğüm halde herşeyi göze alıp yaptırdığım burnum var ya, işte o aynı miss piggy'e döndürdü beni. Her yerim şişsin ama niye burnum şişiyor? Ben bir gün hamile kalayım da o yaptıkları hokka gibin burnum miss piggy olsun mu dedim, bugünler için miydi bütün o çektiklerim, çok asabım bozuluyor he.

Bunların hesabını soracağım pirinç, ben bunları yazarken kendisi muhtemelen "bambaleyyoo..." tınıları eşliğinde göbek deliğimin oralarda samba yapıyor, nasıl oynamak nasıl oynamak ama galiba hamileliğin en keyifli, en güzel tarafı şu hareketler. İnsana herşeyi unutturuyor...

Bu sene pirinçsiz son ve pirinçle ilk tatilimize çıktık, uzun yol hamileler için biraz sıkıntılı bir durummuş, özellikle uzun süre oturmak ayaklarda aşırı şişmelere ve keskin bel ağrılarına sebep oluyor. Bu yüzden toplamda 11 saat sürecek olan istanbul-fethiye yolculuğumuzu ikiye böldük, hem bahane oldu, hem de çok yorucu olmadı. Malum kardeşim eskişehir'de evli, buradan direk 4 saatte eskişehir'e gittik, iki gün kaldık, hem hasret giderdik, hem dinlendik, iki günün sonunda da 6 saatte fethiye'ye vardık. Şahane bir tatildi, çok keyifliydi, eğer biraz daha sağlıklı hissedebilseydim daha güzel olacaktı tabii ama rahim boyutum göğüs kafesime dayandığından zaten nefes almakta oldukça güçlük çekiyordum, vücudumu ise göbeğimin ve kendi normal kilomun ağırlığından dolayı taşımakta zorlanıyordum, bu sebepten 42 derece sıcakta, çoğu zaman nefes alamayarak, denize girmesi problem değil de, o çakıllar ayağıma batarken bir de vuran dalgalarla boğuşarak çıkmaya çalışmak baya baya zorladı. Dışarıdan bakıldığında komik bir görüntü olsa da :) hiç hoş değil di gerçekten :).

Bir de nedenini anlamadığım bir panik atak başlamıştı zaten son altı aydır, metrobüse bile binemiyor, kapalı yerde asla kalamıyordum, herşeyden korkar halde, tuhaf tuhaf tahammül edemediğim ama engelleyemediğim bir durum. Tatil yerimiz tabii ki kapalı değildi fakat bu sefer de bilmediğim bir yere gitmek bir anda beni korkuttu, birşey olursa bebeğime nereye gideriz, ne yaparız, ölüdeniz'in dibinde iki dağ arasında bir yerdeyiz, ya burdan çıkamazsam gibi saçma sapan düşünceler üşüştükçe beynime çok zor bir kaç gün geçirdim. Bir de inat gibi, ilk otele yerleştiğimiz gece hani sivrisinek vızıldaması olur ya, yüzümde öyle birşey hissettim, normalde elini savurursun gider, ben tam elimi savururken aynı anda derin bir nefes almışım uyku sersemi, yüzümde ki ise sivri sinek değil kelebekmiş. Sen kaç burnuma! Hemde genzime kadar, tam gözümün hizasında bi yerde sıkıştı, çıkartamıyorum, nefes alamıyorum, ölmedi de mikrop, o içerde çırpınıyor, ben sabaha karşı saat 5, odada çırpınıyorum, herhalde bir on, on beş dakika savaşmışımdır, artık tansiyonum düştü o çırpındıkça, kılcal damarlarım zedelendi sanırım burnum kanamaya başladı, çöktüm yere, içimden geçen o kelebeğin oradan beynime gidip beni o gece orada öldüreceği idi ama oradan beyine yol yokmuş, zaten gidemezmiş heheeheh o anda bunu bilmediğim için tabii, ben burada ölücem diye ağlaya ağlaya merti uyandırdım, tatili bitirelim, evimize dönelim, boşver burayı, ben ölüp gidicem burada diyerek. Nasıl şanslıyım ki Mert gibi biriyle evlenmişim, senden kıymetli mi tamam çıkarız sabah yola, gel biraz uyuyalım falan diyerek beni sakinleştirdi, hani başka biri olsa, sen tutturdun diye tatile geldik, daha bu akşam vardık, nereye gidiyoruz, cart curt falan etse, ben garanti daha fazla panik olup daha kötüleşicektim, neyse ki sabaha biraz daha iyi uyandım, havuz, deniz falan derken zaman geçti de alıştım yavaş yavaş... Sonrası baya hızlı geçti zaten, fethiye'nin her yerini dolaştık, öyle sıcak öyle sıcaktı ki, sırf şu sıcaklar yüzünden ağustos ortası istanbul'dan kaçıp eylül'de dönme planları yapan ben, yağmurdan kaçarken doluya tutuldum çünkü tabii ki Akdeniz Marmara'dan daha nemliydi, ben alaçatı gibi hayal ettiğim için, o kısmı hesaplayamadığımdan inanılmaz bir nem ile baya başetmek zorunda kaldım. Gerçi tatil biterken de baya üzüldüm, öyle yada böyle çabucak geçiveriyor işte, dönüşte de aynı şekilde iki gün eskişehir yapıp öyle döndük istanbul'a, döner dönmez de kontrole gittik. Doktorum detaylı ultrason istemişti, pirincin tüm iç organlarının gelişimini görebilmek için, biraz araştırınca hem detaylı ultrason hem dört boyutlu ultrason'un yapıldığını öğrendim Sonomed'de, oraya gittik, hem de pirincin ilk defa yüzünü net olarak görebildik, ellerini, ellerini yüzüne koyuşunu, yatışını, o kadar inanılmaz birşey ki, onun içimde olduğuna zaten hala inanamıyorum. Bir hafta sonra tekrar bir detaylı ultrasonumuz var, bu sefer pirincin babasına mı yoksa bana mı benzediğini net olarak görebileceğiz,


Tatile gitmeden önce cep tipi bir dopler cihazı almıştık "Plusmed fetal dopler", tatile gittiğimiz zamanlar da pirincin hareketleri bu kadar kuvvetli değildi, yine hissediyordum ufak ufak ama böyle güm güm vurup da beni yerimden oynatmadığı için aklım hep ondaydı, ya bu kadar sıcak birşey yaparsa, ya çok yorulursam, zaten nefes almak da güçlük çekiyorum o da oksijensiz kalır mı, dayanamam ben 20 gün hiç bişey bilmeden diye düşünüp, doopler cihazını da yanımızda gezdirdik. Bebeğin hareketleri 20 ile 24. haftalar arasında artık rahatlıkla hissedilmeye başlanıyor ama ondan önce benim gibi pimpirikli anne adaylarının içini çok rahatlatan harika bir cihaz diyebilirim.

Gerçi bu kalp sesi dinleme cihazına artık ihtiyacım kalmadı, her gün, her sabah, her gece, oynaşıyoruz nasıl olsa, herhalde doğumdan sonra en çok bunları özleyeceğim, hala pek idrak edemesem de, hatta 2 ay sonra bir kızım olacağına inanamasam da, hissettiğim en muhteşem şey o patileri, popoyu, dönüşleri ve tıktıkları duymak. Hatta sırf bunun için Mert'e üzülüyorum, ne kadar heyecanlı olduğunu görüyorum, hareketlerini hissettiğimde hemen onu da çağırıyorum ve hissettiği an nasıl delirdiğini gördükçe, keşke o da benim gibi hissedip, yaşayabilse. Ama ne yapalım, bu da benim bonusum olsun, o kadar sıkıntıya acıcık daha fazla keyiflenebilirim herhalde hihihi.

Hazır daha fazla ağırlaşmadan ve halsizleşmeden, odamızı da aldık, seçtiğimiz odanın mobilyalarında biraz değişiklikler yaptık, önceden seçtiğimiz ve o çok pahalı olan odadan daha bile güzel oldu bu, ayrıca neredeyse yarı fiyatına geldi herşeyiyle beraber. Daha sonra emzirme koltuğu gibi olan bir berjerim zaten vardı, pirincin odasına perde için kumaş alırken berjerime de aynı kumaştan aldım, koltukla perde aynı desen de olacaklar, baaa-yıl-dım! Annem zaten çıldırmış gibi alışveriş yapıyor kızıma, elimizi cebimize attırmadılar anneanne, dede ikilisi, annemi ilk defa bu kadar heyecanlı ve eğlenirken görüyorum, sanki alışveriş yapmıyor da oyun oynuyor, deden ve anneannen gelirinin çoğunu sana ayırmış vaziyette ordan burdan ne bulurlarsa toplayıp toplayıp geliyorlar pirinçciğim, sende ileride bu satırları okursan eğer hemen git ve onlara kocaman bir öpücük ver olur mu, çünkü annen hala anne olacağını idrak edemediğinden olsa gerek, seni annenden daha heyecanla bekleyen koskocaman bir grup var burada. Hiç bir eksiğin kalmadı, hepsini hallettik, hatta fazla fazla bile var, bakalım nasıl sığdıracağız, bu hafta da odanın badanası yapıldı, şimdi tek eksiğimiz halı, abajur gibi ufak tefek aksesuarlar, bir de mobilyaları bekliyoruz, on güne kadar onlarda gelmiş olur sanırım, eh biz 8. aya girerken artık tamamen hazır olmuş seni bekliyor olacağız... O minicik çorapları elime aldıkça içim titriyor. Ne manyakça bir his. Şimdiden çocuk takip cihazlarına falan bakmaya başladım, okula başladığında vs. içimiz rahat olur diye düşünüyorum sonra kendi kendime oha diyorum. Yok artık zaman geçse iyi olacak, yoksa bu gidişle sen gelene kadar ben senin evleneceğin evi falan düzücem öyle gözüküyor, belki damadı bile içine yerleştirir seni öyle beklerim hehe.

Ve son olarak pirincin ismi artık belli, zaten aylar öncesinden belliydi de artık tam olarak kesinleşti, canımın içisi İnci'm... O minicik ayaklarına ölürüm! Seni bekliyoruz sabırsızlıkla, gelsen de öpmelere, koklamalara kıyamasak. Her ne kadar güdümlü terlik fırlatan anne potansiyelini içimde barındırsam da söz çok eğleneceğiz. Çünkü şu 7 aydır annene prensesler gibi davranan, bir dediğini iki etmeyen, sen karnıma koyduğu eline tekmeyi bastığın an sevincinden çığlıkla karışık kahkahalar atan, her akşam karnımı öpen, sana seslenen, seninle konuşan, sırf sen karnımdasın diye her akşam ağrıyan belime, sırtıma masajlar yapan bir baban var...Düşün bana prensesler gibi davranıyorsa, kim bilir seni nasıl sevicek... Beklemedeyiz bir -ki....aylavyu...

Perşembe

Pirinç ile 13. Hafta

Bugün itibari ile tam olarak 13 haftayı doldurmuş bulunuyoruz. Çok zor bir 8 hafta geçirdim, bol mide bulantılı, koku aldığım her yere kusmalı, iç organlarımdan başlayıp ayak tabanlarımdan çıkan alevlerle, ağlama krizleri ve sinir harbiyle dolu, sinir bozucu ve gerçekten sıkıntılı geçti. Şu sıralar biraz hafifleyip rahatlasam da şimdi bunu yazarken bile devam eden bir mide bulantım var ki, sürekli birinin boğazımda tüy gezdiriyormuş hissi ve her mutfağa girişimde aldığım berbat kokular -ki mutfakta yemek pişmiyor, hiç birşey yapılmıyor, buna rağmen o kokuların nereden geldiğini bir türlü anlamıyorum, ama bu iki his gerçekten psikolojimi bozdu desem yeri.
Bu sabah süper kalktım diyorum oh gezerim, alışveriş yaparım, arkadaşlarımla buluşurum, plan üstüne plan derken, çubuk krakerlerime kavuşmak üzere mutfağa girmemle öğürerek geri kaçmam bir oluyor, tamamen psikolojik artık, mutfak tikim oldu. Bunun dışında, iki haftada bir kontrollere gidiyoruz sevgili Mert baba ile beraber. Mert beni hiç birşey de yalnız bırakmıyor, bir dediğimi iki etmiyor, evin için de o kadar yardımcı ki anlatamam, bunlar bizim mert efendiden hiç beklemediğimiz performanslar olduğu için her defasında şükrediyorum, harika bir baba olacak zannımca. E tabii iyi dinlenen, bol bol uyuyan, hiç bir ev işine elini sürmeyen, hiç üzülmeyen, prensesler gibi bebeğini bekleyen bir annenin pirinci olarak bizim ki de babasının bu yardımlarının hakkını veriyor ve her ultrason kontrolünde bir hareketler, bisiklet çevirmeler, yok taklalar içeride, zevkten ölüyoruz onu öyle gördükçe, her defasında da videoya çekiyoruz her hareketini. Böyle görüncede diyorum değer be pirinçciğim, kustur kusturabildiğin kadar, ayaklarına kurban.

Bu arada doktor kıza benziyor dedi, Mert hemen atladı ordan, yüzde kaç yani? yüzde kaç 30 mu, 40 mı, yüzde kaç kız? %80 kız dedi, benden bir zafer işareti, mert babanın suratında ise sanırım kulaklarını geçip şakaklarına uzanan bir sırıtma, biliyorum hiiç farketmiyor ama o en baştan erkek diye iddialaştığı için herkesle, hala %20lik bir umudu var, daha belli olmazmış, erkek de olabilirmiş, çok hareketliymiş..pırt zırt.. Gerçi doğru da söylüyor olabilir, yine de eminim bana farketmediği kadar ona da farketmiyor, öyle mutlu oluyoruz ki içerde ki o 5cm'lik insan yavrusunun hareketlerini gördükçe, her planımızın içinde var artık, seneye yaptığımız tatil planlarından, para biriktirme girişimlerimize eve birşey alırken ki hallerimize kadar herşey de dilimizin ucunda. Bir an önce tamamlansa da aramıza katılsa, bildiğin sabırsızlanıyoruz.

Son bir haftadır mide yanmalarım başladı, yani zaten kilolu olduğum için hamile kalmadan önce de vardı da bu derece değildi, gebelikte Talcid asla önerilmiyor, alüminyum içerdiğinden dolayı fetüs'e geçebiliyormuş, onun yerine Gaviscon kullanabilirsin dedi doktorum, Çikolata veya tatlı şeyler, kahve, baharatlı yiyecekler, iki saatten fazla aç kalmak, gazlı içecekler, bunlar bildiğin tetiği çekmek gibi, -ki bundan 2 ay önce günde 3 kupa türk kahvesi, mutlaka tatlı ve mutlaka kola tarzı şeyler yiyip içen benim hayatımı kurtarıyor çaktırmadan bu pirinç, hele ki günde 2,5 paket sigara içen birine bunu bıraktırabilmek mucize diyebilirim, benim bebeğimin sağlığını düşünerek bunlardan uzak durmaya çalışmam gerektiği durumunu geçtim, kendileri zaten kendisine zararlı olan hiç birşeyi, kendine zararlı olan miktarda almanıza müsade etmiyor, hamile kaldığımı öğrendiğim günden bir hafta kadar sonra kahve içememeye başladım mesela, canım istiyor fakat o kahve kokusu beni mahvediyordu, zorla, sırf kafein alışkanlığından kendime gelebilmek için 1 fincan içsem, belki 15 dakika sonra kendimi banyoda buluyordum, sigara desen aynı şekilde, içen kişilerden gelen kokuya bile dayanamıyorum, ara sıra bi tane tüttüresim geliyor, onda da burnumdan nefes almıyorum ki o dumanın kokusunu duymayayım, mümkün olduğunca da elimde oyalanıyorum ki maksimum 2 nefes çekip söndüreyim, yani diyeceğim odur ki, sen ne kadar istesen de içerde ki istemiyorsa ne yaparsan yap onun dediği oluyor, bu sebepten zorlamıyorum artık, dikkat etmeye çalışıyorum mümkün olduğunca. Yine de aman elleme, aman uzanma, aman yok sen kalkma, ay öyle, aman böyle, durumları hiç bana göre değil, inadına yapasım geliyor, sıkılıyorum.

Sevgili pirincim, inadın ve huysuzluğun annene benzemese bari. Yada benze, benze benze, o da bana benzesin azıcık dişli olursun. Ama en çok babana benze sen, söz dinleyen, sakin, sabırlı, mantıklı, güzel yürekli babana benzersin inşallah. Binlerce kez şükürler olsun ki Mert senin baban, inan çok şanslısın, sana kolay kolay kızmayacak, bazı zamanlar annenin hışmından koruyacak, herşeyini konuşabileceğin, her zaman güler yüzüyle,sabrıyla, sakinliğiyle, kocaman sevgisiyle arkanda olacak bir babaya sahip olacaksın ve seni en az baban ve benim kadar çok sevip koruyacak bir anneanne, dede, teyze, babaanne ve hala'ya da... Harika bir ailen olacak, seni şimdiden çok seven, ultrasonlara kadar gelip şimdiden tanışmak isteyen, sabırsızlıkla bekleyen kocaman bir aile var burda... Eh annene de bu harika tercihleri için arada teşekkür etmeyi unutmazsın kuzucuğum...Bir an önce gelsen de mıncıklaşsak, ıy çok sabırsızlanıyorummm...








Salı

5 Haftalık Gebesiniz. NÖY!

Selamlar...
Ne uzun zaman, ne uzun zaman... Habire bir sürü şey oluyor ama bir türlü oturup düzenli yazamadığımdan kaçırıyoruz. Evlendim evleneli bu yazma işleri bende iki ayda bir'e düştü. Kusura kalma. İnsanın aksiyonsuz geçen günü olmayınca, olanı biteni kavrayıp sindirip geçirene kadar yeni birşey daha pırtlayınca artık ipin ucu kaçıyor ama en azından bir süre düzenli yazıp şu süreci kaydetmek istiyorumm... 15 gün önce hamile olduğumu öğrendim, tamamen tesadüf, bana kalsa doktora falan gitmezdim de işte hep anneanneciğimin o tertemiz kalbinin işi bunlar.
Anneannem dedem öldükten sonra sürekli bir kafa sallama, baş dönmesi halinde, hastalığının adı vertigo, Allah kimseye vermesin çok beter birşey. Onu kontrole götürmem gerekiyordu 5 mayıs pazartesi günü, buluştuk, mert bizi hastaneye bıraktı, daha muayne saatine 2 saat olduğu için hastanenin bahçesine oturduk, dedik birşeyler yiyelim sohbet, muhabbet falan, bende 20 gündür adet olmuyordum, konu oradan açıldı. Ama kasıklarımda nasıl bir ağrı anlatamam, özellikle son 10 gündür, uykudan uyanıyorum ağrısından, vücudumu bir ateş basıyor, kendimi buzlu sulara atsam sönmeyecek böyle acaip bir haller içindeyim, normal de de adet gecikmelerine çok alışkınım, hani adet günüm tam 28 gün dolduğunda tekrarlanırsa şaşırıyorum o derece, bunları anlatıyodum, hani kasık ağrılarım, ateş basmaları normaldir, ha oldum ha olucam diye sohbet ediyorduk. Anneannem dedi, gel bi muayne ol, belki bir kist falan vardır bu kadar ağrı yapması normal değil, belki bi ilaç verir doktor rahatlarsın falan dedi, ilk başta ne yalan söyleyeyim yanaşmadım. Yok istemem, durup dururken şimdi bi hastalık çıkar başıma diye. Bu da nasıl bi kafaysa, bildiğin babama çekmişim, hastalık olsun da ben bilmiyim, başıma iş çıkmasın şimdi diye doktora görünmemek gerçekten dahice.Genetik... Neyse bi şekilde istersin istemezsin derken muayne için müsait zamanı sordum 20 dk sonra girebilirsiniz dediler, girdik. Central Hospital'da Erhan bey, sakin, samimi, iyi bir doktor, bir kaç sorudan sonra muayneye girdim. "Burada kese var, 5 haftalık gebelik var" demez mi. Hayatımda inan daha büyük bir korku hissetmedim, doktor söyleyince refleks olarak nasıl bir göz devirdiysem adama, "istenmeyen bir gebelik mi?" dedi. yok dedim, sadece beklemiyordum, hiç beklemiyordum... Birşeyi hayal ederek istemek ile iş gerçeğe binince hissedilenlerin alakası yokmuş. Evet mertle çok konuşuyorduk, hayal edince mutlu oluyorduk falan ama sanki öyle düşünen hisseden ben değilmişim, ben buna hazır değilim moduna girdim resmen, istemiyorum, ben bunu istemiyorum diye tirtir titredim doktorun karşısında. Doktor da eğer istiyorsan bundan sonra düzenli olarak kontrollerini yapmamız lazım ama istemediğin bir gebelik ise düşün vaktin var dedi. Aldırmayı hiç düşünemedim, kıyamam, ama yani anlamadığım bir psikoloji içine girdim, inanılmaz bir korku... Bana ilk duyduğunda ne hissettin deseler, en baskın hissettiğim şey korkuydu.. neyse biraz sakinleyince ilk merti aradım, inanmadı bana inek. şaka yapıyorum, ananemi hastaneye getirdik, onun ultrason görüntüsünü yolladım da kandırıyorum onu sandı. Zar zor ikna ettim adamı ya. İnsan vallahi hamileyim lan dermi. sonra da annemleri, kayınvalidemi falan aradım, delirmişler sevinçten, mert hemen atladı hastaneye geldi, bana bir sarılma, surat kıpkırmızı, sırıtık, ben ne hissediyorum hiç bilmiyorum, karman çormanım, herkes sevinçten sarılıyor öpüyor, karşılık bile veremiyorum, bir anda sadece 45 dk içinde hayatım öyle bir değişti ki, hemen sigara pakedi çöpe, onu yeme, bunu içme, uzanma, eğilme, yavaş hareket, bunu bol bol ye, bık bık. Ve şimdi ilk haftanın o psikolojisini atlatmış, tamamen annelik hormonları ile savaşan, bebeğinin ilk kalp atışını dinlemiş, her gün ağlama siftahımı neyle yapsam diye etrafa bakınıp, evin kendi kokusundan bile öğürüp duran, genel de iyi ve mutlu bir anne adayıyım. Vücudum sıcaktan yanıyor, deli gibi, geceleri dönüp duruyorum çünkü yattığım yer bir kaç dakika sonra bildiğin kaynar hal alıyor, yakında merti yataktan atabilirim, bolca dönmem gerekiyor soğuk nokta yakalamak için ama bana ayrılan alanda bu oldukça zor, midem bulanıyor özellikle kokulardan, hayatta en çok sevdiğim kahve sigara ikilisinden bildiğin tiksiniyorum, kokularına tahammülüm yok, sabahları genel de midem bulanıyor çok hafif onu da çubuk krakerle atlatıyorum. Gidişat iyi, herkes erkek diyor, ben ve bir kaç kişi de kız diyor bakalım bizim pirinç ne çıkıcak. Kalp atışını duyduğum an kafama tencere indi sanki, galiba hayatımda duyduğum en güzel ses, güpgüpgüpgüp.... Her gece yatmadan önce dinliyorum, benim içimden mi geldi o ses, biri mi var içimde gerçekten kalbi falan atan... Hayır ruh ve beyin olarak 16'da kaldığım için çok inanasım gelmiyor anne olacağıma... Ama çok mutluyum.. Pirinçle 7. haftayı bitiriyoruz bu hafta. Yani önümüzde ki pazartesiden itibaren tam anlamıyla 2 aylık hamile oliciiim. Yarın doktorumun benden istediği yaklaşık 17 tane liste haline bir test ordusu var, onları yaptırmaya gideceğim, haftaya da pirincimi göreceğiz. 3 hafta sonra kontrole geliceksin deyince erhan bey, üzüldüm, 3 hafta göremicekmiyim diye, çok merak ediyorum, bazen hiç bulantım vs. belirtim olmuyor, o zaman korkuyorum bişey mi oldu diye, sonra bi kahve kokusu geliyo burnuma, bir öğrüyorum, tamam diyorum anneciim, şaka, ordamısın diye baktım. :) biz de durumlar böyle, eğlene, ağlaya günler geçiyor, düzenli olarak yazmaya çalışıcam, öptüm kocaman. Seni de öptüm pirincim, annen ağzını burnunu yer.












Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...