Perşembe

"Benim Dengemi Bozmayınız!" :)

Hop selam!


Aradan geçti 8 ay, hamileliğimi de sayarsak öğrendiğim günden bu güne 16 ay geçti, ne çabuk…  “yahu kasıklarımda bir ağrı var, 1 haftadır sıçrayarak uyanıyorum, adet olamıyorum, zaten normalde de hep düzensizdir ama bu sefer bir acaip” diye düşünüyordum, sonra anneannem bana kalmaya geldiğinde, hastane de randevusu olduğunu söyledi onunla beraber gittim bende, biraz erken gitmişiz, bahçede oturup sohbet ediyorduk, son bi haftadır olan durumumdan bahsettim, o sırada da almışım bir ice tea limon lüpürdetiyorum ama tadı nasıl acaip, içimden de geçiyor “yahu ne yaptılar bu ice tea’lere ne tuhaf oldu tatları, yok içemiyorum dur atıcam en iyisi bir kahve alayım” kahveyi alıp tekrar anneannemin yanına dönüyorum, kahve de bi kötü kokuyor, e kurukahveci mehmet efendi  kullanmıyorlar herhalde, başka tür kahveden keyif alamıyorum. Ne yiyip ne içtiysem söylendim, o ara anneannem “e hadi hastaneye gelmişken bir baktıralım ne var” dedi, “iyiii” dedim ve Jinekolog ve Kadın Hastalıkları Uzm.Dr Erhan Karaalp’ten randevu aldık, muayneye girdim, “5 haftalık hamilesin” demez mi! O gün yaşadığım o korku, nedendir bilmem ama o korkuyu, ellerimin o zangır zangır titreyişini unutmam mümkün değil. Gerisini duymadım zaten, kim ne dedi, ben ne dedim, hiç hatırlamıyorum. İşte o günden bugüne tam 1 sene 4 ay geçmiş… 

Pirinç dedim ona öğrendiğim ilk gün, pirinç gibi bir şeydi o kesenin içinde,  2 hafta sonra kalp atışlarını duyduğumda dilim tutuldu, içimde bir canlı var ve kalbi atıyor, “inanılmaz, mucize, aklım almıyor, bu şimdi büyücek öyle mi? Bebek olucak? Eli, kolu, ayakları, gözleri falan? Ve benim içimden çıkıcak öyle mi?” dışardan bakınca, olayın içine girmeyince ne basit. 
Doğanın bir olayı işte…

 Aylarca, yani elimde olsa, gün gün gelişimini takip edebileceğim bir yer olsa günde elli kere okurdum bugün ne olmuş, 1 ay 1 günlük bebekte hangi organ oluşur, ne yapar vs. Her ay doktor kontrolümüz gelene kadar artık ezberlemiş oluyordum gelişim sürecini. Şimdi de farklı değil, 8 aylık bebek ne yapabilir, gelişim sürecinde neler yaparak destek olunur, beslenme de neler eklenebilir, duygusal dünyası ne alemdedir vs. her yerden ayrı ayrı bi ton şey okuyorum yine de hiç biri inciyi gözlemlediğim kadar aydınlatıcı olmuyor. o kadar zamanın geçtiğine bile hala inanamıyorum, şimdi pirinçim emeklemeye çalışıyor. Kol kasları gelişiyor, kollarıyla üst vücudunu kaldırabilir hale geldi, artık ona kızdığımda ses tonumdan ve bakışlarımdan kızgınlığımı, sevdiğimde ya da yaptığı şey hoşuma gittiyse onu tebrik ettiğimde, yine ses tonumdan, gülüşümden, bakışlarımdan ne demek istediğimi anlayabiliyor ya da ben öyle hissediyorum ama onun da benim her tepkime karşılık verdiği tepkiler farklı, anladığına, hissettiğine eminim. :)

İlk başlarda gaz problemi yüzünden 2-3 ay boyunca uykular düzensiz, sütüm yetmiyor, mama ile takviye yapıyoruz ama bi tarafım vicdan azabı, ev sürekli kalabalık, hiç kendi kendime kalabileceğim bir an yok, uykusuzluk, stres, ona bir şey olur mu? Korkusu falan derken çok zor geçti, ama 4. Aya geldikten sonra yavaş yavaş iletişim başlıyor ya, işte o andan itibaren herşey daha harika. Halbuki, daha 2 aylık uyku da sıkıntı var bir de gaz maz, diye anlatınca “ooo  bunlar iyi günler hele bi 6-7 aylık olsun tek sıkıntın gaz olsun bıkbık” demişlerdi. Ben, bebekle anne arasında iletişim başladığı andan itibaren herşeyin daha kolay, daha eğlenceli olduğunu keşfettim halbuki. Gerçi şimdi de “oo emeklemeye mi çalışıyor, yandın, hele bi yaşını doldursun, ayaklansın sen gör o zaman…” diyenlerle dolu yine etrafım ve ben eminim ki yine çok keyifli zamanlar geçiricez.

Niye böyle acaba etrafımız, “bunlar iyi günlerin, yandın, ooo buna şükret hele bi şöyle olsun…” hiç de öyle olmadı :) doğum yaptığım andan itibaren hiç öyle söyledikleri gibi “yanmadım” evet yorucuydu kabul, hala yorucu ama insan vücudu bir süre sonra her türlü düzene alışıyor, şimdi daha az yorucu mesela, eskiden koltuktan kalkmadan saatlerce dizi üstüne dizi izleyen, sabaha karşı 5 gibi yatıp öğlen 3-4 gibi kalkan biri olduğumdan ilk başlar çok yorucuydu, 2 hafta sonra artık 2 saatte bir kalkmaya alışmış, 4. Aydan sonra ise her sabah 7-7.30’da kalkmanın hiçbir problem yaratmadığını görünce, söylenenlerin tantanadan başka bir şey olmadığına karar verdim. E sürekli de pirinç ile beraberim, gayet de keyifli zamanlar geçiriyoruz baş başa, hala hangi kısımda günümü göreceğimi çok merak ediyorum ehehe, görünce yazarım söz. :) 

Ama ben o pimpirikli annelerden de değilim kabul, kucağına almak isteyen olursa veririm, gittiğim herhangi bir restaurantta ki garson da dahil olmak üzere, yaygara koparmam, panik yapmam, her konuda değil tabii ama çoook önemli ve acil bir şey olmadığı sürece hep sakin ve biraz umursamaz göründüğümün farkındayım, bana doğru gelen de bu ama gerçekten etrafımda ki pek çok kişi benden daha pimpirikli ve panik, maması on dakika geçmi kaldı, “nerde maması, e çocuk bağırıyor, hadi hadi hadi hadi…”, akrabalarımızdan biri gelir, o sırada başka bir aile bireyinin kucağındadır inci, “kuzumu biraz da ben seveyim ver bakıyım” “ayy sen terlisin veremem olmazz!”, “eyvah hapşurdu bu çocuğun bi sıkıntısı var, ne oldu hasta mı ettik? Eyvah bak terlemiş! Yarın hemen doktora bi gidin sorun hapşurdu”

hani bazen benim içim daralıyor, çığlık atasım geliyor, çocuğumu böyle bir panik, pimpirik havasında, çıt kırıldım, yaygaracı bir tip olarak gerçekten yetiştirmek istemiyorum. “Ay ağlıyor, niye ağlıyor, eyvah noldu!” “oturduğu yerde sıkılmıştır, bebektir o, sebepsiz de ağlayabilir… olur yani, sakin olun arkadaşlar, çocuk benim, gerçekten kötü bir şey olsa ilk önce ben anlarım, zıplarım zaten sakin sakin…” evet bu yazımı okuyup alınacaklar var ama hepinizi çok seviyorummm gençler J  

Rahat annelerdenim ben, sorumsuz değil, umursamaz değil, gören, izleyen ve kendine yada etrafa zararı olan herhangi bir şey olmadığı sürece çocuğun rahat olmasını, her şeyi abartarak, yaygara koparmasını istemeyen aksine “olur öyle” diyerek geçirmesini isteyen annelerdenim ve hep öyle kalıcam, çünkü kendi hayatımda da böyleyim. Kızımı “eğitmek” istemiyorum mesela, çünkü eğitilmesi gereken bir “köpek” doğurmadım, kendi hisleri, gözlemleri, düşünceleri ve hayata bakış açısı olacak, ben ise ona sadece model olup eşlik edeceğim yürüdüğü yolda. Çünkü eşlik ettiğimde anneliğim kolaylaşır bilirim, eş olduğumda, dostta olurum. Sadece sağlık ve güvenliğinden taviz vermem ama geri kalan herşeyde orta yol bulmak için ne kadar gerekiyorsa o kadar esneyebilirim. 
Serbest oyun candır, hayalgücü geliştirir, fazla müdahaleye hiç bir alanda gerek yok der, köşemden onun kendi kendine yapmaya çalıştığı hareketleri ve başardığında nasıl bi anda kafayı bana çevirip tebrik beklediğini izlerim...

Saygı saygıyı, uzlaşı uzlaşıyı, anlayış anlayışı getirir, maalesef bizim anne babalarımız ve aynı dönem ebeveynler biz çocuklarını, biz eşşek kadar olmuş çocuklarını! hala maksimum 13-14 yaşındaymışız gibi görüyorlar ve çoğu zaman öyle davranıyorlar. Belki biz de hala yanlarında kendimizi onların ufak çocukları gibi hissedip öyle davrandığımız içindir ama inciye bunu yaşatmak ya da böyle hissettirmek istemiyorum, o bir birey, kendi başına bir birey, bu yüzden onu eğitmek değil, yürüyeceği yolda ona eşlik etmek, destek olmak demek, onu evlat olarak bir yana dost olarak da kazanmak demek şahsımca :)

Hayatı kendime dar etmeyip kızımla keyfini sürmek de planlarım arasında. Evi ancak haftada bir temizlerim, başka bir zaman da elime toz bezi bile almam söyleyeyim, bütün ev işlerimi gece inci uyuduktan sonra yaparım, gündüzlerim tamamen ona ve o dinlenirken de kendi keyfime ait, kafamdan o “mecburiyet” hissini atınca, herşey daha keyifli oluyor, hiçbir şeyi “o an”, diğer ev kadınlarının yada başkalarının uygun gördüğü bir zaman diliminde yapmak zorunda değilim diğğğmi?  Gündüzleri tüm gün inciyle oynamak, ona eşlik etmek, sadece onunla ilgilenmek, o dinlenirken kendim de dinlenmek gerçekten ruh sağlığımı koruyor çünkü gündüzleri hem ev işi yapıp hem inciyle ilgilenmeye kalksam hem yorulucam hemde agresif olucam adım gibi biliyorum. Ütü de yapmam mesela, haftada bir eve gelen yardımcı kadın yapıyor, onun dışında kırışık da giyebilirim, çünkü neffret ediyorum :) yıllarca, aynı kıyafetleri, aynı ayakkabıyı giyebilirim, yırtılmadıkça ve rahatsız etmedikçe kıyafet, süs püs, gibi alışveriş takıntım yoktur.

Amma uzattım biliyorum ama ne kadar rahatsam o kadar mutluyum ben ve ben mutlu olduğum için mutlu bir çocuk yetiştiriyorum, yetiştirmek istiyorum daha doğrusu, mutlu, kendine güvenen, herşeyi problem haline getirmeyen, ne olursa olsun menfaatleri uğruna karakterinden ve kendisinden taviz vermeyen, şiddetin hayatında kesinlikle yer almayacağı, ona telafisi imkansız hatıralar bırakmadan, güzel ve mutlu bir çocukluğu olan, saygı duyulduğunu bilen, sağlam bir çocuk yetiştirmek istiyorum, tüm çabamda bu yüzden, lütfen benim dengemi bozmayınız :). Sen de bunu bir düşün.
Beni de böyle paspal ve dağınık görürsen,
Bil ki; hakkaten fena mutluyum!  
Öptüm. 

Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...