Aradan geçti 8 ay, hamileliğimi de sayarsak öğrendiğim
günden bu güne 16 ay geçti, ne çabuk… “yahu
kasıklarımda bir ağrı var, 1 haftadır sıçrayarak uyanıyorum, adet olamıyorum,
zaten normalde de hep düzensizdir ama bu sefer bir acaip” diye düşünüyordum,
sonra anneannem bana kalmaya geldiğinde, hastane de randevusu olduğunu söyledi
onunla beraber gittim bende, biraz erken gitmişiz, bahçede oturup sohbet
ediyorduk, son bi haftadır olan durumumdan bahsettim, o sırada da almışım bir
ice tea limon lüpürdetiyorum ama tadı nasıl acaip, içimden de geçiyor “yahu ne
yaptılar bu ice tea’lere ne tuhaf oldu tatları, yok içemiyorum dur atıcam en
iyisi bir kahve alayım” kahveyi alıp tekrar anneannemin yanına dönüyorum, kahve
de bi kötü kokuyor, e kurukahveci mehmet efendi kullanmıyorlar herhalde, başka tür kahveden
keyif alamıyorum. Ne yiyip ne içtiysem söylendim, o ara anneannem “e hadi
hastaneye gelmişken bir baktıralım ne var” dedi, “iyiii” dedim ve Jinekolog ve
Kadın Hastalıkları Uzm.Dr Erhan Karaalp’ten randevu aldık, muayneye girdim, “5
haftalık hamilesin” demez mi! O gün yaşadığım o korku, nedendir bilmem ama o
korkuyu, ellerimin o zangır zangır titreyişini unutmam mümkün değil. Gerisini
duymadım zaten, kim ne dedi, ben ne dedim, hiç hatırlamıyorum. İşte o günden
bugüne tam 1 sene 4 ay geçmiş…
Pirinç dedim ona öğrendiğim ilk gün, pirinç gibi
bir şeydi o kesenin içinde, 2 hafta
sonra kalp atışlarını duyduğumda dilim tutuldu, içimde bir canlı var ve kalbi
atıyor, “inanılmaz, mucize, aklım almıyor, bu şimdi büyücek öyle mi? Bebek olucak?
Eli, kolu, ayakları, gözleri falan? Ve benim içimden çıkıcak öyle mi?” dışardan
bakınca, olayın içine girmeyince ne basit.
Doğanın bir olayı işte…
Aylarca, yani elimde
olsa, gün gün gelişimini takip edebileceğim bir yer olsa günde elli kere
okurdum bugün ne olmuş, 1 ay 1 günlük bebekte hangi organ oluşur, ne yapar vs.
Her ay doktor kontrolümüz gelene kadar artık ezberlemiş oluyordum gelişim
sürecini. Şimdi de farklı değil, 8 aylık bebek ne yapabilir, gelişim sürecinde
neler yaparak destek olunur, beslenme de neler eklenebilir, duygusal dünyası ne
alemdedir vs. her yerden ayrı ayrı bi ton şey okuyorum yine de hiç biri inciyi
gözlemlediğim kadar aydınlatıcı olmuyor. o kadar zamanın geçtiğine
bile hala inanamıyorum, şimdi pirinçim emeklemeye çalışıyor. Kol kasları gelişiyor,
kollarıyla üst vücudunu kaldırabilir hale geldi, artık ona kızdığımda ses
tonumdan ve bakışlarımdan kızgınlığımı, sevdiğimde ya da yaptığı şey hoşuma
gittiyse onu tebrik ettiğimde, yine ses tonumdan, gülüşümden, bakışlarımdan ne
demek istediğimi anlayabiliyor ya da ben öyle hissediyorum ama onun da benim
her tepkime karşılık verdiği tepkiler farklı, anladığına, hissettiğine eminim. :)
İlk başlarda gaz problemi yüzünden 2-3 ay boyunca uykular düzensiz, sütüm
yetmiyor, mama ile takviye yapıyoruz ama bi tarafım vicdan azabı, ev sürekli
kalabalık, hiç kendi kendime kalabileceğim bir an yok, uykusuzluk, stres, ona bir
şey olur mu? Korkusu falan derken çok zor geçti, ama 4. Aya geldikten sonra
yavaş yavaş iletişim başlıyor ya, işte o andan itibaren herşey daha harika.
Halbuki, daha 2 aylık uyku da sıkıntı var bir de gaz maz, diye anlatınca “ooo bunlar iyi günler hele bi 6-7 aylık olsun tek
sıkıntın gaz olsun bıkbık” demişlerdi. Ben, bebekle anne arasında iletişim
başladığı andan itibaren herşeyin daha kolay, daha eğlenceli olduğunu keşfettim
halbuki. Gerçi şimdi de “oo emeklemeye mi çalışıyor, yandın, hele bi yaşını
doldursun, ayaklansın sen gör o zaman…” diyenlerle dolu yine etrafım ve ben
eminim ki yine çok keyifli zamanlar geçiricez.
Niye böyle acaba etrafımız, “bunlar iyi günlerin, yandın,
ooo buna şükret hele bi şöyle olsun…” hiç de öyle olmadı :) doğum yaptığım andan
itibaren hiç öyle söyledikleri gibi “yanmadım” evet yorucuydu kabul, hala
yorucu ama insan vücudu bir süre sonra her türlü düzene alışıyor, şimdi daha az
yorucu mesela, eskiden koltuktan kalkmadan saatlerce dizi üstüne dizi izleyen,
sabaha karşı 5 gibi yatıp öğlen 3-4 gibi kalkan biri olduğumdan ilk başlar çok
yorucuydu, 2 hafta sonra artık 2 saatte bir kalkmaya alışmış, 4. Aydan sonra
ise her sabah 7-7.30’da kalkmanın hiçbir problem yaratmadığını görünce, söylenenlerin
tantanadan başka bir şey olmadığına karar verdim. E sürekli de pirinç ile
beraberim, gayet de keyifli zamanlar geçiriyoruz baş başa, hala hangi kısımda
günümü göreceğimi çok merak ediyorum ehehe, görünce yazarım söz. :)
Ama ben o
pimpirikli annelerden de değilim kabul, kucağına almak isteyen olursa veririm,
gittiğim herhangi bir restaurantta ki garson da dahil olmak üzere, yaygara
koparmam, panik yapmam, her konuda değil tabii ama çoook önemli ve acil bir şey
olmadığı sürece hep sakin ve biraz umursamaz göründüğümün farkındayım, bana
doğru gelen de bu ama gerçekten etrafımda ki pek çok kişi benden daha
pimpirikli ve panik, maması on dakika geçmi kaldı, “nerde maması, e çocuk
bağırıyor, hadi hadi hadi hadi…”, akrabalarımızdan biri gelir, o sırada başka
bir aile bireyinin kucağındadır inci, “kuzumu biraz da ben seveyim ver bakıyım”
“ayy sen terlisin veremem olmazz!”, “eyvah hapşurdu bu çocuğun bi sıkıntısı
var, ne oldu hasta mı ettik? Eyvah bak terlemiş! Yarın hemen doktora bi gidin
sorun hapşurdu”
hani bazen benim içim daralıyor, çığlık atasım geliyor,
çocuğumu böyle bir panik, pimpirik havasında, çıt kırıldım, yaygaracı bir tip
olarak gerçekten yetiştirmek istemiyorum. “Ay ağlıyor, niye ağlıyor, eyvah
noldu!” “oturduğu yerde sıkılmıştır, bebektir o, sebepsiz de ağlayabilir… olur
yani, sakin olun arkadaşlar, çocuk benim, gerçekten kötü bir şey olsa ilk önce
ben anlarım, zıplarım zaten sakin sakin…” evet bu yazımı okuyup alınacaklar var
ama hepinizi çok seviyorummm gençler J
Rahat annelerdenim ben, sorumsuz değil, umursamaz değil,
gören, izleyen ve kendine yada etrafa zararı olan herhangi bir şey olmadığı
sürece çocuğun rahat olmasını, her şeyi abartarak, yaygara koparmasını
istemeyen aksine “olur öyle” diyerek geçirmesini isteyen annelerdenim ve hep
öyle kalıcam, çünkü kendi hayatımda da böyleyim. Kızımı “eğitmek” istemiyorum
mesela, çünkü eğitilmesi gereken bir “köpek” doğurmadım, kendi hisleri,
gözlemleri, düşünceleri ve hayata bakış açısı olacak, ben ise ona sadece model
olup eşlik edeceğim yürüdüğü yolda. Çünkü eşlik ettiğimde anneliğim kolaylaşır
bilirim, eş olduğumda, dostta olurum. Sadece sağlık ve güvenliğinden taviz
vermem ama geri kalan herşeyde orta yol bulmak için ne kadar gerekiyorsa o
kadar esneyebilirim.
Serbest oyun candır, hayalgücü geliştirir, fazla müdahaleye hiç bir alanda gerek yok der, köşemden onun kendi kendine yapmaya çalıştığı hareketleri ve başardığında nasıl bi anda kafayı bana çevirip tebrik beklediğini izlerim...
Saygı saygıyı, uzlaşı uzlaşıyı, anlayış anlayışı getirir,
maalesef bizim anne babalarımız ve aynı dönem ebeveynler biz çocuklarını, biz
eşşek kadar olmuş çocuklarını! hala maksimum 13-14 yaşındaymışız gibi
görüyorlar ve çoğu zaman öyle davranıyorlar. Belki biz de hala yanlarında
kendimizi onların ufak çocukları gibi hissedip öyle davrandığımız içindir ama
inciye bunu yaşatmak ya da böyle hissettirmek istemiyorum, o bir birey, kendi
başına bir birey, bu yüzden onu eğitmek değil, yürüyeceği yolda ona eşlik
etmek, destek olmak demek, onu evlat olarak bir yana dost olarak da kazanmak
demek şahsımca :)
Hayatı kendime dar etmeyip kızımla keyfini sürmek de
planlarım arasında. Evi ancak haftada bir temizlerim, başka bir zaman da elime
toz bezi bile almam söyleyeyim, bütün ev işlerimi gece inci uyuduktan sonra
yaparım, gündüzlerim tamamen ona ve o dinlenirken de kendi keyfime ait,
kafamdan o “mecburiyet” hissini atınca, herşey daha keyifli oluyor, hiçbir şeyi
“o an”, diğer ev kadınlarının yada başkalarının uygun gördüğü bir zaman
diliminde yapmak zorunda değilim diğğğmi? Gündüzleri tüm gün inciyle oynamak,
ona eşlik etmek, sadece onunla ilgilenmek, o dinlenirken kendim de dinlenmek
gerçekten ruh sağlığımı koruyor çünkü gündüzleri hem ev işi yapıp hem inciyle
ilgilenmeye kalksam hem yorulucam hemde agresif olucam adım gibi biliyorum. Ütü
de yapmam mesela, haftada bir eve gelen yardımcı kadın yapıyor, onun dışında
kırışık da giyebilirim, çünkü neffret ediyorum :) yıllarca, aynı kıyafetleri, aynı ayakkabıyı giyebilirim, yırtılmadıkça ve
rahatsız etmedikçe kıyafet, süs püs, gibi alışveriş takıntım yoktur.
Amma uzattım biliyorum ama ne kadar rahatsam o kadar
mutluyum ben ve ben mutlu olduğum için mutlu bir çocuk yetiştiriyorum,
yetiştirmek istiyorum daha doğrusu, mutlu, kendine güvenen, herşeyi problem
haline getirmeyen, ne olursa olsun menfaatleri uğruna karakterinden ve
kendisinden taviz vermeyen, şiddetin hayatında kesinlikle yer almayacağı, ona
telafisi imkansız hatıralar bırakmadan, güzel ve mutlu bir çocukluğu olan, saygı
duyulduğunu bilen, sağlam bir çocuk yetiştirmek istiyorum, tüm çabamda bu
yüzden, lütfen benim dengemi bozmayınız :).
Sen de bunu bir düşün.
Beni de böyle paspal ve dağınık görürsen,
Bil ki; hakkaten fena mutluyum!
Öptüm.