Cuma

..Kördüğüm...

Geçen akşam tv izlerken,
Okan Bayülgen tam da Sevgililer Günü'nde ne de güzel söyledi.
Aşk, bir hastalıklı durumdur diye.
Normal bir şey değil ki, aşk. Kendini değil de bir başkasını bu kadar düşünmek, onun için her şeyi yapabilecek duruma gelmek, uğruna ölmek, öldürmek...
Doğa üzerinde yaşayan her canlının doğal dürtüsü olan,"yaşamda kalma savaşı", neden aşk söz konusu olunca silinir gider ve insan neden aşağılanmaya, acı çekmeye böylesine karşı konulmaz bir biçimde kapılır çok fazla aklımın, mantığımın aldığı söylenemez gerçi aşk'ın olduğu yerde mantık barınamadığı içindir ki bu soruma cevap aramıyorum... :)
Bilim adamları, aşkın bir hormonal değişim ya da bir kimya oyunu olduğunu söyleye dursa da aşk aslında simyadır. İnsanı altına çevirme sanatıdır tabii yaşamasını bilene... Karşısında ki insana saygı duymayı bilen insanlardır bunu kıvırabilecek olanlar... Bence... =)

Aslında sevgililer günü ile aram hep nane olmuştur benim :)...
Hiç sevgililer günü kutlamadım, tuhaftır hiç sevgilimin olduğu bir zamana denk getiremedim şu günü, gerçi çok fazla birşeyler beklemiyorum, ticari amaçlar üzerine kurulmuş,
yapmacık "Yaşasınn"..."AyYYy!! Aşkımmm..." ların olduğu bir gün olarak gördüğüm içindir belki, çok çok da fazla bir anlam taşımıyor. Bir kez sevgilimin olduğu bir zamana denk geldi 14 şubat, o da zehir gibiydi zaten... Ondan sonrasında da daha denk gelmedi...
Tamam...Tamam... kabul kutlamak ister miydim isterdim..

Ama zoraki sevgi gösterilerinin yapılması gereken bir gün yerine, içten gelen bir gün tercih edilse daha güzel olmaz mıydı?

Ben mi çok acımasız oldum...
Belki de ben inanmıyorum artık bu bıcır bıcır aşk böcekliklerine,
belki de onlar doğal... Benim inançsız olan...
Bilemiyorum...
Düşüncelerimin değişmesi son 2 seneye tekabül ediyor aslında, çok fazla sebebi var fakat, ilk defa bu sene hissediyorum, sevgililer günü ilk defa bu kadar bomboş...
İlk defa bu kadar gereksiz benim için...
Aslında sevgililer günü bahane... Bazen birşeyler, bir an sebep olur bütün düşüncelerini gözden geçirmene, ölçmene, tartmana...

Bu akşam düşündüm,
Hangisiydi sevgili?
Kimdi sevgilimsi?
Hangisi aşktı?
Hangisi aşkımtrak?

Aradım aradım, bazı cevapları bulup cebime attım, bazılarını bulsam da kendimden sakladım. Ama şu soruda tıkandım:
Büyüdükçe neden aşkta çömez oldum?
Nereye uçtu aşka olan müthiş güvenim?
Bendim ya dünyada iki gerçeğin olduğunu savunan, biri ölümdü, biri de aşk...
Bütün şarkılar, bağıra bağıra söylediğimiz, kiminde ağladığımız, kiminde nispet yaptığımız, kiminde intikam aldığımız...
Dünya üzerinde ki neredeyse tüm şarkılar aşk üzerine yazılmamış mıydı?
O zaman bir aşktı şu dünyada insanların yaşamasına sebep olan, sürekli aranan ve umud edilen, gerçek olan... Bir de ölümdü eninde sonunda hepimizin başına gelecek olan...
Ama gitti bu inancım.. Nereye gitti? Kim götürdü? Geri verin.. Mutsuzum...

Yada Kiminle basıp gitti korkusuzluğum?
Bu, kenara sıkışmış kedi gibi tırnak çıkartmalar bana kimden miras kaldı?

Bu soruların cevaplarını bulamıyorum, bulsamda kendi kendime itiraf etmek istemiyorum, çünkü o zaman "pişmanlıklarım yok tecrübe!! yaşadıklarımdan pişman değilim..!" düşüncem ile çelişeceğim!!
Neden bazen soruların cevaplarını yüksek sesle söylemek bu kadar zor,
doğruluğuna inandığım halde...
Aslında ne kadar kirlendi herşey, ne kadar gerisindeyim hayatın, istemek ne kadar kolay,
almak, vazgeçmek...Sonra tekrar istemek, başka istemek...İstemek..
Sevgili olabilmek, ayrılınca o güzelim günleri yaşayan sen değilmişsin gibi düşman olmak, iğrençleşmek... Birbirinin yüzüne karşı küfürler, hakaretler...
Bu mu o inandığım aşk...
Belki de o güvenim bunları göre göre kaybolmuştur....
Birine 'sevgili' demek o kadar kolay mı? Bence değil!
Sevgili ne demek?
Bir hayatı paylaşabileceğini düşündüğün, her an yanında olacağına inandığın, yanında olduğun her an kendini güvende hissettiğin, onsuzken hayatın tadının tuzunun olmadığı, aklını kapı arkasında bırakıp uğrunda herşeyi yapabileceğin...v.s.. Bu kişi değil midir sevgili?
Peki her karşına çıkan, her hayatına girende bunlar hissedilebilir mi?
Hayır mı?
Gördüm,kafanı sallıyorsun...Bi sağa...Bir sola...
Bencede hayır...

Ama şimdi herkese 'sevgili' diyorlar... her hayatına girenle 'aşk' yaşadığını söylüyorlar.
Çok biliyorlar.....
Onlar aşkı dile dolaya dolaya yırtık pırtık bırakıyorlar.
Bakış açısı işte,
Belki de ben yanlışım ama o kadar kolay mı??! hadi biri bana cevap versin!
Ben mi abartıyorum?
Ben mi büyütüyorum gözümde bu aşk denilen şeyi?
Ben mi boş yere bekliyorum, sabrediyorum,
karşıma çıkanlar içime sinmediği için,kafamı boş yere mi başka yöne çevirip, bir gün kendi gelecek benim bir şey yapmama gerek yok, sadece kendi hayatına bak ve asla sevemeyeceğini düşündüğün yada olmayacağını bildiğin insanlara boş yere "bir deneyeyim" diyerek bulaşma diyorum kendi kendime.
İnsanlar artık hayatıma birinin girmesinden yana, sene dolacakmış neredeyse...
Dolsun... isterse seneler dolsun...
Gerçekten yeniden tümüyle kendimi kaybedeceğim o kişiyi bulmadan, sırf öylesine birini hayatıma katmıycam!
Kimsenin yanlışı olmayacağım!
Kimsenin doğrusundan götürmeyeceğim!
Bu ısrar neden...
Dedikodu mu arıyorlar?
Belki de hayatıma biri girdiğinde mutlu olacağımı düşünüyorlardır...

Ama Anlamıyorlar!
Yalnızlığımı çözemiyorlar...
Sırf boşluk doldurmak için kendimi kandırmayacağımı bilmiyorlar.
'Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk' ne demektir düşünmüyorlar.
Yüreğimi ısıtmayan, kalbimi göremeyen birine 'sevgili' demeyeceğimi hiç bilmiyorlar...

Her neyse...
Bir gün sevgililer gününün hakkını vererek kutlayacağım buna eminim,
belki seneye, belki ondan sonra ki seneye...
Ama gerçekten "sevgili" diyebileceğim biriyle...
Umarım....

Öyle uzak ki yerim,
Uzakları aşıyor,
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor....
Ya herşeyim, ya hiçim...
Sorma dünya ne biçim,
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolanıyorum....

Hiç yorum yok:

Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...