Pazar

(=...Yıldız Tozu...=)

13.02.2009' da "Kördüğüm" başlıklı yazdığım yazıda, bir gün sevgililer gününü hakeden biriyle ve hakkıyla kutlayacağımı söylemiştim ya... Sözümü tuttum =)...
Hem ben zaten aşktan ümidimi hiç kesmemiştim ki... =)
Sadece duruyordum, bekliyor, izliyor, eliyor, değer mi tüm yaşanacak sıkıntılara diye düşünüyordum... Değermiş...

Daha bir sıkıntım yok çok şükür fakat birşeyleri ilk kez biriyle paylaşmanın en güzel yanı bunun ona değer olduğunu bilmekmiş... Bundan sonrasında da herşeye değer... Nazar değdirmekten çok korkuyorum, çok uzun süre, tahmini 2 sene, çok mutsuzdum ama şimdi sanki 2 sene öncesinde de mutluluk nedir hiç bilmemişim, yaşamamışım gibi sanki... Okurken maşallah demeyenin kafasını kargalar bık bıklasın..! Bak çok korkunç oluyor, maşallah de!

Neyse, ben anlatayım da, sen demiyorsan her sabah 6 civarı camımın önünde yırtınırcasına gak gak'layan kargalarla başın dertte bilesin.! Nerde kalmıştık...hı...
Ben ve sen değil "biz" diyebilmek başka şey... "Biz"i hissedebilmek, "biz" olduğunu bilmek hakikaten başka şey... Bana 3 gün önce bir telefon konuşmasında, "hallederiz hayatım sıkma canını" diyerek bunu yürekten hissettiren, bu gece ise artık sadece hissetmekle kalmayıp tamamen emin olmamı sağlayan o sevgiliye demek istediklerim, içimdekiler, taşanlar, korkularım o kadar çok ki, teşekkür etsem yeter mi?
Çok seviyorum seni çapkın çilek...!

Bir daha yaşayamayacağım şeyler olduğunu düşünürken, aslında hiçbirşey yaşamamış olduğunu görebilmekde bir o kadar enteresan. Herkes yaşadığı acıları en büyük sanıyor, geçmicek sanıyor da zaman baba ne güzel örtüveriyor üstünü dimi? =) İnsanın kendine acımasız olmasıyla kendine çok acıması arasında hiçbir fark olmadığını fark ettiriyor pek çok kez...! Kendime acımaktan yada başkalarının bana acımasından nefret ediyorum derken, kendime ne kadar acımasızca davrandıysam bir o kadar da acıyormuşum aslında, durum bundan ibaret...

Halbuki kendi içime bakmaktan dünyaya bakamıyormuşum...Bunları, onu dinlemeye başladıktan sonra keşfettim. Oysa başkalarının acısıyla da öğreniyormuş insan hayatı ve öğrenmenin sonu hiç yokmuş... Kararlar almanın, kararlar uygulamanın, kaçmanın, bahane bulmanın... Sevmenin... =)

Kendini ve hayatı ancak başkalarının acılarına bakabildiğinde anlayabiliyorsun ve galiba en çok o zamanlar hem kendinle tanışıyor hem karşındakini tanıyorsun...

En azından şimdilik bulduğum budur. Yine de geniş zamanlı bir cümle olmasın isterim... Zira hatalarımdan edindiğim tecrübeler kesin yargılara varmamak gerektiğini de söylüyor...

Tek bildiğim fazlasında gözüm olmadığı, en fazla bu kadar olsa da yeter, mutluluğumu geçtim de, huzurluyum işte, nasıl anlatılır bilmiyorum ki, iyiyim yani anla sen...

Ya aldatırsa? Ya öyle yaparsa? Ya böyle olursa? diyerek mideme sancılar saplanmasına sebep olmayan biri var hayatımda...
Eskilerini, gidenlerini, geçmişini kafama takıp, kurcalamadığım, hatta makarasını bile yapabildiğim, benden birşey saklamayan, ne varsa yada ne olduysa pat diye anlatan, şu anda yanımdaysa "istediği" için yanımda olduğunu bildiğimden gönül rahatlığı ile hareket edebildiğim. Değiştirmek, kendi isteklerim doğrultusunda başka birine dönüştürmek istemediğim, her haliyle "olur" diye kabul ettiğim. Beni olduğum gibi kabul eden, sohbet edebildiğim ve en önemlisi yanında inanılmaz eğlenip, gülebildiğim, benimle gülebilen, ona ilk yazımı yazdığımda da dediğim gibi kıyıda köşede kalmış kadar tertemiz bir insan evladı var yanımda elimi tutan...

Mutluluk dediğin şey bakış açısıyla alakalı, yetinmeyi bilmezsen mutlu da olamazsın...Talepler talepler talepler, sonu yok istemenin... Ben vazgeçtim hayal edip hayal kırıklıkları yaşamaktan, talep edip siparişle iş yaptırtmaktan, bekleyip de bulamamaktan... Ummaktan ve sonra başka şeyler bulmaktan... Kıskançlıklarla hayatı hem kendime, hem ona zehir etmekten...İşte bu yüzden hayal etmiyorum, ummuyorum, talep etmiyorum, beklemiyorum, kıskanmıyor muyum? kıskanıyorum ama dozunda, eğlenceli, hani huzursuzluk yaratacak kadar değil... E Ummadığım ve beklemediğim zaman da gelen birşey olduğunda da deli gibi mutlu oluyorum bu kadar...
Anlayacağın sadece seviyorum...

Daha ne olsun...

Korkularım çok kabul ama biliyorum kendimi, durulmam.. dinmem.. eserim gürlerim hep ben... severim… en şeffaf tepsilerde sunarım sana sevilmekten anladığın her ne varsa.. adam akıllı; yüz göz olmadan geçmişinle, bir kadının kıskanması gerekenden belki birazcık fazla kıskanabilirim...günün birinde gitmek istersen, kapıyı sana kendim açabilirim... canımın acısından ölürüm de, gitme diyemem, gideni döndüremem hatta gururumdan sebep bile soramam ya...tuhaf biriyim belki, nasıl adlandırırsan.. yine de anlamakta zorlanacağına, ama anladığın kadarına aşık olacağına, sevildiğimi bildiğim andan itibaren her ne olursa olsun asla yan çizmeyeceğime garanti verebilirim… İşte bu yüzden iyi ki aşk var dünyada... İyi ki...
Herşeyi göze alarak dibine kadar sevebilme cesaretini yeniden bulabilmek güzel şey...

Eğer bir sevdiğiniz varsa Allah mutluluk içinde ayırmasın sizi, bizi de =)...
Bir de yıldız tozu serpiyorum üzerinize, dilediğinizden daha güzel olsun herşey diye...Sevmeyi bildiğiniz, sevebildiğiniz her gün de kutlu olsun işte...! =)

mUcuk... =)

Gönül bu kimi seveceğini bileydi onca yanar mıydı?
Eğer aklı olaydı kalp asırlarca kanar mıydı?
Ömür aşkın kulu, aşıklar kölesi olmasa
İnsan bir anlık mutluluğu bir ömre sayar mıydıııı?
Bana uyar, uyar banaaa,
Hepsiii bunların...
Aşk böyle bir şey...Aşığımmm.... =)

Hiç yorum yok:

Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...