Pazartesi

Paradoks... =)

Yazamıyor muyum bu gece acaba? Yoo yazıyorum işte. Ama dağılabilirim bu yazıda baştan uyarayım. Yok ben dağılmış yazı sevmem derseniz okumayın.

Güzel şeylerden bahsedicem bu gece sana...

Zamanı gelmeden kimseyle yaşamam, doğru denilebilecek bir insan yok etrafımda, kimseye değmez diye düşünürken, o kadar büyük konuşurken, yaşanabilecek en güzel anları, yaşanabilecek en doğru ve değecek insanla paylaşabilmenin getirdiği o tarifsiz histen bahsedeyim mesela...

Gerçi tam olarak başlamadan önce belirtmeliyim, bu durumları alışkanlık haline getirip sırf keyif için, öylesine yaşayanlara hala tepkim var,
Ama gerçekten aşk dedikleri, karşındakini olduğu gibi kayıtsız şartsız kabul etmekse, her yanına gelişinde elinin ayağının titremesine, gelene kadar midene sancılar girmesine engel olamamaksa...
Ona ait olan herşeyi seninmiş gibi sevmene, bir güzel sözle mutluluktan ağlayacak hale gelmene sebepse eğer...
Hele ki yüzüne baktığın her saniye içinden sarıp sarmalayıp saklamak geliyorsa, bir dakika yanından ayrılmak istemiyorsan...
Hayatın boyunca ancak bir kez denk gelebileceğin birşey yaşanmaya başlamıştır, diye düşünüyorum... Keşke herkes bunları hissedebilecek kadar şanslı olsa...

İşte bu yüzden yaşanılan şeyden zerre kadar pişmanlık duymamaktan, her ne olursa olsun bir gün gitmek istese bile bundan pişman olmayacağını çünkü daha güzelini yaşayamayacağını ve herşeye değdiğini bilmenin getirdiği o iç rahatlığından bahsedeyim en iyisi...

Ya da araba da omuzuna yaslanıp beraber şarkılar söylemenin, ellerinin yüzüne, ellerine değdiği zamanlar, durumu abartmamak için dudaklarını ısırmak zorunda kaldığın o mutluluktan da bahsedebilirim....

Veya artık gözlerine baktığın zaman ona ait olduğunu, sana ait olduğunu hissetmenin getirdiği huzurdan da başlayabilirim...

Acaba beni seviyor mu? diye beynini kemiren o sorunun yarattığı depresif ruh halindeyken, bir telefonun herşeyi süt liman haline getirdiği o ferahlamalar da cabası tabii...

Neyse, ben en iyisi ortaya bir karışıktan gireyim...
Vücuduma kan pompalamaktan başka hiç bir işe yaramayan ama aşk söz konusu olunca sensiz tasvirinin mümkün olmadığı sevgili kalbim... vay ki ne vay sana...
Yeniden karşılaşmak güzel...
Yapar mıydın sen böyle şeyler? Burnumdan fırlayacaksın 4 aydır farkında mısın?
Zor günler de bekliyor bizi biliyorsun değil mi?
Hep canım cicim olmayacak hazır mısın acaba?
Hazırsın...
Peki... =)
Hayır yani, şimdi içerde zıplayıp duruyorsun hatta bazen hiperaktif olduğunu bile düşünüyorum öyle böyle bir zıplamak değil sende ki ama yeni yeni tanışıyoruz sanki... Bana ait değil gibisin ne kadar enteresan...
Hadi neyse sevdim seni yeniden, sende seviyorsun bu hallerimi biliyorum, yoksa bunca zulüm çektirilmez bir insan evladına... Acil servislik oluyorum hiperaktifliğin tutunca ama değiyor, kabul değiyor... Adrenalin seven, mazoşist tarafı tavan yapmış bir cins olaraktan o çileğin buna değdiğini sende biliyorsun, başka türlü aklın bu kadar popona kaçmazdı.
Hoşgeldin diyeyim sana... Sefa geldin kalpceyzim, dilerim bu defa incinme, yolun açık olsun...

Bir sorunum daha var bu ara,
Şu akrebe sinir olmaya başladım! Ne gereği var yelkovanın peşinden koşup durmasına. Hele bir de saniye var ki, tık tık tık. Dönüp geleceği yer hep aynı, anlamıyorum ki nedir bu telaşı! Geçme be kardeşim! Geçme bi dur ya!
İki kelime konuşamadım, bi adam gibi sarılıp rahatlayamadım bi dur!!!

Ayrıca zamanla tek derdim bu değil, bi yandan da yaşımın her sene birer birer yükselmesi sinirimi bozuyor, "abla" lafından fena huylanmaya başladım, şurda doğum günüme birşey kalmadı, nasıl oluyor anlamıyorum, ben daha geçen gün kardeşim ve arkadaşlarımın yatağın başına dikilip çığlıklar atarak ödümü koparmalarıyla 17'imi uğurlamamış mıydım? Valla ayıp yaa...
Ayrıca böyle iyiyim!
Hem en son dikkatle aynaya baktığımda şu iki kaş arası çizgiler bu kadar
belirgin miydi? Ne çok kızmışım hayata. Halbuki ben kaz ayağı severim!

Neyse sistemlere karşı biri olaraktan bu konuyu da burada açıklığa kavuşturuyorum, İnsana kendisinden başka kimseden hayır yok arkadaş! bundan sonra 23...
Varsa yoksa 23... Her sene 23... Anlaştık?
Allahtan yaşım kemale ermişken, şu halde bi sevgili bulabildim,
ya o da olmayaydı... ihaiha! =))


Vee gelirken fasülyenin faydalarına, şükretmek istiyorum şu hissettiklerim için, Allah baba affeder mi beni acaba düşüncelerimden ötürü? Hani inancı çok kuvvetli insanlardan değilim, pet şişeye falan tapıyorum ya o yüzden...
Hem hasta olmak üzereyim, boğazım acıyor, ayrıca sevgilimi özledim, kokusu burnuma siniyor her sarıldığımda, bu yüzden sinirliyim, hep yanımda olsun!
Ama mutluyum da...
Neyse, bu nedenlerden dolayı yazının nereden başlayıp nereye
gittiğine bakmayın bu gece. Yazabiliyorum ya ona bakın.

Bu yazıdan sonra suçlanırsam da, savunmam,
“beynime oksijen gitmiyordu o sırada" diyeceğim nasıl olsa...

Allah şifamı versin!... =)


Ben Saramam Seni Hemencecikkk,
Düşünmem Lazımm...
Bir tekinsiz gölge gözünde,
Ah neme lazımmm...
Vesvese belki bilemiyorum,
Diyemiyorum ah diyemiyorum,
Anlayıver kendiliğinden,
Korkuyorum cancağızım...
Bu gönül sayfası boş senelerdiiiir,
Doldurabilirsiinnn...

Hiç yorum yok:

Nasıl da paylaşıyor insan isterse,
Nasıl da birmiş meğer hasretler,
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye,
Sevmeye...Öğrenmeye...